Duyu Bütünlemesi Nedir?
Duyu bütünlemesi, günlük hayatta kullanılmak üzere vücudumuzdan ve dış dünyadan alınan bilginin beyin seviyesinde organize edilerek kullanılır hale getirilmesi işlemine verilen isimdir.Duyu bütünlemesi, beyin fonksiyonudur. Beyin fonksiyonlarının çalışmaya başlaması için ‘duyu’ alması gerekir. Sinir sistemi fonksiyonu ile beyin organizasyonu birleşerek ‘duyu bütünlemesini’ oluştururlar.
Beyin; duyuları birleştirmek, duyusal girdiyi işlemek ve organize etmek görevlerini yapar.
Sinir sistemi; vücuttan ve çevreden gelen duyuları alma, organize etme ve günlük yaşam aktiviteleri oluşturma görevlerini yapar.
Örneğin ;Çocuğa ismiyle sesleniriz. Dönüp bakar ve cevap verir. Kulağıyla duyar, kulaktaki sinir hücreleri beyindeki duyusal işlemi başlatır, devamında, beyin duyuları alır, organize eder ve gözdeki sinir uçlarına gönderir. Çocuk dönüp bakar ve cevap verir. Beyin duyma, görme, konuşma ve pozisyon değiştirmeyi bütün olarak çalıştırmış olur. Böylece duyu alma, anlama ve cevap verme gelişir.
Beyin normal sınırlarında çalıştığı zaman günlük yaşam aktivitelerinde sorun yoktur. Yani duyu bütünleme fonksiyonu normaldir. Ancak beyinde yapısal bozukluğa bağlı fonksiyon bozukluğu varsa günlük yaşam aktivitelerinde problemler yaşanır.
Duyu bütünlüğü fonksiyon bozukluğunun işaretleri şöyledir:
– Hiperaktivite
– Dikkat bozuklukları
– Davranışsal problemler
– Sosyal problemler
– Psikolojik problemler
– İşitme problemleri
– Konuşma problemleri ve konuşma gecikmesi
– Hipo-hipertonus
– Motor koordinasyon problemleri
– Okulda öğrenme güçlükleri
– Ergenlik ve erişkinlik (adolesan) problemleridir.
Duyu bütünlüğü teorisi, Jean Ayres tarafından 1970’li yıllarda geliştirilmiştir. Bu teoride, insan vücuduna doğru uyarı verilerek, duyuların birbirleri ile uyumlu çalışmasının yönetilebileceği düşünülmüştür.
Duyu bütünlüğü, davranışları ve cevapları oluşturan nörolojik bir süreçtir, çevreden ve vücuttan alınan bilgilerin organizasyonunu kapsar. Duyu bütünlüğü teorisi aşağıdaki şekilde özetlenmiştir.
Duyu bütünlüğü fonksiyon bozukluğu duyu girdisi ve motor yanıt arasındaki akışın bozulmasıdır. Doğumdan önce, doğum sırasında ve doğumdan kısa bir süre sonra meydana gelebilir. Duyu nöronları beyne yeterli bilgi sağlayamaz. Bu sebeple motor nöronlar, vücuda doğru davranış oluşturması için yeterli bilgi gönderemez.
Otizm, duygusal ve sosyal davranışlarda bozukluğu olan, çevreyle iletişim kuramayan ve ilerleyen yaşlarda öğrenim bozukluğunun en büyük sıkıntılardan biri olduğu hastalık grubudur.
Otistik çocuklar duyu bütünlüğü fonksiyon bozukluğu içerisinde duyusal işlemlemede problem yaşarlar. Bunun üç yönü vardır:
1. Duyusal girdiler beyinde doğru kaydedilemediği için çocuk ya çok az ilgi gösterir ya da çok fazla tepki verir.
2. Özellikle vestibüler ve taktil duyuları modüle edemezler. Bu nedenle güvensiz ve dokunmaya karşı savunmadadırlar. Örneğin, otistik çocukların dokunsal uyaranları lokalize etmede güçlük yaşarlar ve ellerini göremiyorlarsa nereye dokunduklarını ayırt edemezler.
3. Beynin yeni ya da farklı şeyler yapmayı yöneten bölümü normal işlev göstermez ve amaçlı davranamaz. Amaçlı aktivite konusunda isteksizlik ve ilgisizlik gösterir.Otistik çocuklarda duyu bütünlüğü fonksiyon bozukluğunun düzeltilmesinde yeterli ve doğru uyaranların verilmesi ile duyusal girdilerin kayıt edilmesi gerekir. Bunu sağlamak için birçok davranışsal eğitim yöntemi geliştirilmiştir. Duyu bütünlüğü tedavisi de bu davranışsal yöntemlerden biridir ve otistik çocukların tedavisinde kullanılmaktadır.
Duyu Bütünlüğü Tedavisi Nedir?
Duyu Bütünlüğü Tedavisi, hareketin planlanması ve duyu bilgilerinin bütünleştirilmesine odaklanır. Bu tedavide organize etme, planlama, fiziksel çevre ile adaptif ilişki kurma gibi problemler ve istemli hareketlerin yapılmasındaki bozukluklar düzeltilmeye çalışılır. Benzer problemlerin olduğu otistik çocuklarda da “Duyu Bütünlüğü Tedavisi” kullanılır.
Duyu bütünlüğü fonksiyon bozukluğu olan otistik çocuklar, yaşıtları ile birlikte okul eğitimlerinde başarılı olamıyorlarsa duyu bütünlüğü tedavisine katılmaları gerekir. Tedavi, çocuğa uygun olarak düzenlenmiş ortamda, çocuğun ihtiyacına göre duyu alabilmesini ve adaptif cevap oluşturmasını amaçlar. Terapi sırasında çocuğun kendini yönetebilmesi için fizyoterapist çevreyi ona uygun yönlendirir. Otistik çocuklarda motor beceri, akademik beceri ve doğru davranış öğrenme kapasitesini arttırmaya yardımcı olunur.
Otistik çocuklara da öncelikle yer çekimi farkındalığı, postür ve duruş, fiziksel çevreyle etkileşimi geliştirmeye yönelik çalışmalar yapılır. Bu çalışmalar içinde dik oturmak, çıngırak sallamak, merdiven inmek ve boyama kalemi tutmak gibi aktivitelere yer verilerek otistik beynin kapasitesini geliştirmek hedeflenir. Otistiklerde duyu ve motor kapasite geliştikçe sayı sayma, cümle oluşturma ve sosyal etkileşim gibi öğrenme yeteneği artar.
Otistik çocuğun özel yetenekleri ve kısıtlılıklarına göre tedavi programında vestibüler, propriosepsiyon, taktil, görsel ve işitsel eğitimlere yer verilmelidir.
Duyu bütünlüğü tedavisinde yapılabilen aktivitelerden yapılamayan aktivitelere, kolay aktivitelerden karmaşık aktivitelere geçilir. Bu yaklaşım içinde otistik çocuğun duyusal ve motor kapasitesine uygun duyu (vestibüler, görsel, işitsel, taktil gibi) kombinasyonları yapılarak çalışacağı aktiviteler belirlenir. Çocuğun fonksiyonel seviyesini arttırmak için; aktivitelere aktif katılım göstermesi, çevredeki duyusal bilgiyi alabilmesi ve adaptif cevap oluşturması sağlanmalıdır. Adaptif cevaptan sonra daha karışık aktivitelere geçilir.
Otistik çocuklara uygulanan tedavi programının zeka, iletişim, eğitim ve öğrenme alanlarında kazanımlar olduğu görülmüştür. Yapılan çalışmalarda duyu bütünleme eğitimi alan otistiklerde otizm seviyesini düşürdüğü kaydedilmiş, ancak çalışmaların kapsamının genişletilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Yağmur Çocuklar Ergoterapi Kliniği/
Duyu Bütünleme Terapisi Odası
ERGOTERAPİ ve DUYU BÜTÜNLEME
Ergoterapist Amerikalı doktor J. Ayres tarafından uygulamaya konulmuş, özellikle otizm başta olmak üzere birçok sorunun çözümünde önemli bir rol üstlenen terapi yöntemidir.
Duyu bütünleme terapisi doğrudan merkezi sinir sistemine etki ettiğinden sinir sisteminin gelişiminin ve beyin gelişiminin oluşmasını sağlayan nörolojik bir işlemdir.
Duyu Bütünleme Bozukluğu Nedir?
Duyu sistemi bilinenin aksine 5 tane değildir. Ergoterapistler klinik ortamda 8 duyu sistemi üzerinde çalışırlar. Bu sistemler ;
- Vestibüler (denge) Duyu: Beyincik ve iç kulakta yer alır. Yer çekimiyle bağlantılı olarak, vücudumuzun alan içerisinde nerede olduğunu, hızını, yönünü ve hareketini algılamamızı sağlar.
- Proprioseptif (Vücut Farkındalığı) Duyu: Kaslarda ve eklemlerde yer alır ve vücudumuzun nerede olduğunu söyler. Bununla birlikte vücut parçalarının nerede olduğu ve nasıl hareket ettiklerine ilişkin bilgi verir.
- İnteroseptif Duyu: İç organlarımızdan gelen hisle alakalıdır. Acıkma, susamışlık hissi, tuvaletinin geldiğini hissetme, uykunun geldiğini hissetme gibi günlük yaşamdaki birçok hayatsal faaliyetin anlamlandırılmasını sağlar. Hisse uygun cevabı çıkarmak için harekete geçilmesini ister.
- Taktil Duyu (Dokunma): Deri vücudumuzu kaplayan en büyük organdır. Basınç, ağrı, soğuk-sıcak hissi ayırt etmek bu duyu ile mümkündür. Bebeklerin annelerini tanımasına yardımcı en önemli duyu sistemlerinden biridir. Bulunduğumuz ortamı ve çevremizi algılamamızda, buna uygun tepkiler geliştirmemizde yardımcı olur.
- Tat Duyusu: Tatlı, ekşi, acı ve tuzlu gibi farklı tatları algılamamız sağlar.
- Koku Duyusu: Çevremizdeki kokular hakkında bilgi verir.
- İşitme Duyusu: Çevreden gelen seslerin anlamlandırılmasıyla ilgilidir.
- Görme Duyusu: Işık ile aktif hale gelir. Gözümüz ile nesneleri, insanları ve çevreyi daha iyi anlamlandırır ve ayırt ederiz.
Bütün bu uyarılara çocuğun normal tepkiler vermesini bekleriz fakat bu tepkiler normalin üstünde ya da altında gözlemleniyorsa veya duyusal uyaran arayışı içinde olmakla gözlemleniyorsa duyusal bozukluk probleminin varlığından söz edebiliriz.
Normal diye adlandırdığımız duyusal süreçte, kişi kendi vücudundan gelen uyarılarla çevreden gelen uyarıları doğru bir şekilde algılar ve buna uygun bir davranış ya da buna uygun motor hareket çıkarabilir. Normal duyusal sürecin bu aşamalarından herhangi birinde sorun yaşayan çocuklar, duyu bütünleme terapisine ihtiyaç duyarlar. Çünkü öğrenmenin temelinde duyu-motor gelişim yer almaktadır. Çocuğun çevre ile etkileşimi beyin gelişimini şekillendirir. Duyu bütünlemede duyusal gelişim aşamalarından herhangi birinde bir problem olduğunda çocuğun günlük yaşamına;
- Öğrenme süreci,
- Hafıza,
- Görsel yetenekler
- İşitsel yetenekler
- Yemek ayırt etme ile ilgili sorunlar,
- Tuvelet alışkanlığı kazandırma güçlüğü,
- Kişilerle ve çevreyle iletişim-etkileşim
- Kaba motor hareketler,
- Oyun oynama yetenekleri,
- Oyun kuramama veya oyundan çabuk kopma,
- Uzay-zaman farkındalığı,
- Öğrenilmiş bilgiye erişim,
- İnce motor beceriler,
- Denge ve koordinasyon,
- Planlama becerilerinde zayıflık,
- Dikkat ve konsantrasyon,
- Yemek yeme,
- Kıyafetleri giyip-çıkarma,
- Burun silme- ağız silme becerileri,
- Konuşma, ,
- El-göz koordinasyonu,
- Yeni fikir üretme ve uygulamak için işleme koyma,
- Özgüven,
- Duygusal ve fiziksel tepkileri ayarlayabilme,
- Yeni duruma adapte olabilme,
- Sinir sistemi gelişimi,
- Akademik beceriler (yazı yazma,okuma)
- Sosyal hayata uyum,
- İletişim sorunları,
- Psikolojik gelişim,
- Öfke kontrol
- Uzak ve yakın hafıza,
- Günlük yaşam aktivitelerinde vücudun doğru kullanımı,
- Bisiklete binme,
- Koşma,
- Zıplama,
- Atlama
gibi alanlarda zorluk belirtileriyle yansıyarak; akademik, fiziksel, sosyal ve psikolojik hayatlarına negatif yansır.
Duyu Bütünleme Terapisi dört temel prensibe dayanır:
- Doğru Müdahale : Çocuk, eğlenceli aktivitelerle ona sunulan zorlukları başarıyla yerine getirmelidir.
- Adaptif Cevap: Çocuk, sunulan zorluğa karşı uygunu davranışı gösterebilir.
- Aktif Katılım: Çocuğun isteği ve ihtiyacı doğrultusunda oluşturulan aktivitede eğlenceli anlar olmalıdır, çocuğun ilgisi çekilmelidir.
- Çocuğa Yönelik: Çocuğun tercihleri seansta terapötik deneyimleri başlatmak için kullanılır.
Ergoterapi ve Duyu Bütünlemenin Kullanıldığı Hastalık Grupları;
- Duyu Bütünleme Bozukluğu,
- Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB),
- Öğrenme Güçlükleri,
- Otizm,
- Serebral palsi,
- Down Sendromu,
- Gelişimsel gerilikler,
- İnce ve kaba motor fonksiyon bozukluğu,
- Zihinsel engeller,
- Psiko sosyal bozukluklar gibi,
Sağlık, yalnız hastalık ve sakatlığın olmayışı değil; bedenen, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halidir. Sağlığın bozukluğu durumunda bireyin maksimum derecede iyilik haline ulaşması yolunda birçok hastalık grubuyla çalışır.
Duyu Bütünleme Terapisinin Amaçları Nedir?
Terapideki hedef çocuğun mutlu, iletişime açık, ortamdaki uyaranları tolere edebilen halde olmasını sağlamaktır. Terapinin temeli duyusal uyaranların, çocuğun ihtiyaçlarına ve sorunlarına göre planlanarak, çeşitli diyetler halinde çocuğa sunulmasıdır.
Duyu bütünleme terapisi sırasında ergoterapist her çocuğu farklı bir birey olarak kabul eder, çünkü her çocuğun farklı duyusal bozuklukları ve farklı bir kişiliği vardır. Dolayısıyla her çocuğun merkezi sinir sistemi birbirinden farklı işlemleyecek ve gelişecektir.
Terapi seanslarının başında çocuk değerlendirilir ve hangi alanlarda ne şekilde sorun yaşadığı tespit edilir. Çocuğun problem yaşadığı alanlardaki bozukluğun davranışlarına ne şekilde yansıdığı gözlemlenir, günlük yaşam aktivitelerinde hangi sorunlara yol açtığı ve çevresel uyumu hakkında aileden bilgiler alınır ve uygun terapi programı çizilir. Terapi sırasında aile sürecin en önemli parçasıdır ve ergoterapistler aileyi multidisipliner ekibin bir parçası olarak görürler. Aileye çocuğunun neye ihtiyacı olduğunu anlaması için eğitim verilir, seanslar hakkında sıklıkla bilgilendirmeler yapılır. Çocuklarının bir birey olduğunu ve bağımsızlıklarını kazanmaları için aile desteğinin ve çocuklarla geçirilen vaktin önemini sıklıkla bilgilendirilir.
Terapiler çocuğun ve ihtiyaçlarının önderliğinde sürdürülür. Terapi sırasında seanslar çocuğa, ihtiyaca uygun düzeyde duyusal uyaranlarla donatılmış veya duyusal uyaranlardan arındırılmış aktivite ve oyunlar halinde diyetler şeklinde sunulur. Seans sırasında çocuk ile terapist arasındaki güvenin oluşması ve sürekli iletişim halinde olunması birinci hedeflerdir. Çünkü seans sırasında, bu ortamda dahi , iletişim kuran, fikirler üreten, çözümler bulan, hayal gücünü kullanan, sosyalleşerek iletişim kurarak oyuna katılan çocuk; seanslar dışında da bunu sürdürecek ve günlük yaşamındaki sosyal, fiziksel ve psikolojik sorunlarını atlatma yoluna girecektir.
Leave a Reply